top of page

SIKILMAK

  • Yazarın fotoğrafı: opkolektif
    opkolektif
  • 7 Oca
  • 2 dakikada okunur

Son zamanlarda teknolojik bağımlılıklar o kadar arttı ki, sıkılmamıza fırsat bile kalmıyor. Sürekli bir şeyler yapmak, meşgul olmak adına bir çaba gösteriyoruz, fakat sonunda hiçbir şey yapamıyor gibi hissediyoruz. Oysa sıkılmak, gelişim ve büyüme için inanılmaz bir fırsat olabilir. Fakat çoğu zaman bu fırsatı kaçırıyoruz çünkü sıkılmanın ne denli değerli olduğunu tam olarak kavrayamıyoruz.


Allegory of Painting (1764 (Baroque)) by Domenico Corvi
Allegory of Painting (1764 (Baroque)) by Domenico Corvi

Sıkılmak, yeni fikirlerin ortaya çıkmasına vesile olabilir. Çünkü düşüncelerimiz durağanlaşmaya başladığında, zihnimiz bir şekilde yeni bir yol arayışına girer. Bu arayış, yaratıcılığımızı körükler ve kendiliğinden gelişen düşünceler, çoğu zaman beklenmedik, yenilikçi çözümler doğurur. Aynı zamanda, sıkılmak kendimizi tanıma noktasında da önemli bir araçtır. Bazen dış dünyadan gelen sürekli uyarıcılara karşılık, içsel dünyamıza dönmek zor olabilir. Ancak bir an için sıkılmak, kendimize ne kadar yakın olduğumuzu, hangi düşüncelerin bizi yönlendirdiğini anlamamıza olanak tanır.


Bir başka önemli yönü de sıkılmanın problem çözme becerilerini arttırmasıdır. Çünkü sıkıldığımızda, yapacak bir şey bulamamanın verdiği boşluk, beynimizi aktif şekilde çözüme odaklanmaya iter. Bir yandan sabır geliştirirken, diğer yandan yeni çözümler arama konusunda da kendimizi geliştirmiş oluruz. Sıkılmak, yeni deneyimler arayışına da yol açabilir. O an bir şey yapacak bir şey bulamıyorsak, belki de daha önce hiç denemediğimiz bir aktiviteye yönelebiliriz; yeni bir hobiyi keşfetmek ya da daha önce ilgilenmediğimiz bir alana yönelmek, hayatımıza farklı bir renk katabilir.


Bunların ötesinde, sıkılmak duygusal dayanıklılığımızı arttırarak stresle başa çıkma becerimizi de geliştirir. Günlük hayatın getirdiği sürekli yoğunluk ve baskılar arasında, sıkılmanın verdiği boşluk, zihin ve bedenimizin daha iyi toparlanmasını sağlar. Bu da daha az stresli bir yaşam sürdürmemize yardımcı olabilir. Ancak günümüz toplumunda, sıkılmaya tahammül edemeyen bir hal almış durumdayız. Hemen her istediğimizde karşımıza çıkan ve bize hiçbir zorluk yaşatmamaya çalışan ebeveynlerin, öğretmenlerin ya da çevremizin etkisiyle, adeta sıkılmamaya programlanmış bir hayat sürüyoruz.


Sürekli bir tatmin arayışındayız ve bu, zaman içinde bir alışkanlık halini alıyor. Her şeyin kolayca ulaşılabilir olduğu, anında tatmin olduğu bu dönemde, sıkılmak neredeyse bir lüks gibi görünüyor. Bir an önce geçmesi gereken bir durum olarak algılanıyor. Oysa ki sıkılmak, bizim gelişimimizin bir parçasıdır. Çoğu zaman bu süreçte, bizim büyümemiz, kendi iç yolculuğumuzu yapmamız için gereken önemli adımlar atılır. Ama bugün ne yazık ki bu fırsatları kaçırıyoruz.


Sürekli olarak bir şeyler yapmak, sürekli bir uyarıcının peşinden gitmek, bir noktada bizi ne yapacağımızı bilmeyen, kendini tanımayan, zihin olarak tükenmiş bir hale getiriyor. İçsel boşluklarımızı doldurmaya çalıştıkça, bu boşluk daha da büyüyor. Birçoğumuz, anında zevk veren şeylere yöneliyoruz: Sosyal medya, video oyunları, alışveriş, dizi maratonları... Ama bu zevkler, geçici bir doyumdan öteye gitmiyor. Sıkılmanın getirdiği o bekleyiş, o içsel sessizlik, aslında bize bir şeyler anlatıyor. Ancak biz bunu çoğu zaman fark etmiyoruz ya da fark etmek istemiyoruz.


Sonuç olarak, sıkılmak için kendimize zaman ayırıyor muyuz? İçsel sessizlikte kalmayı tercih ediyor muyuz? Kendimize, zihnimize, duygularımıza, düşüncelerimize gerçekten yer açabiliyor muyuz? Yoksa her anı bir şeyle doldurmak adına, ne gerçekten huzur bulabiliyoruz, ne de gelişim gösterebiliyoruz. Sıkılmak, bizim için bir felaket değil, tam aksine bir fırsattır. Bu fırsatları görmek ve kabul etmek, belki de hayatımızı zenginleştirecek en değerli adımlardan biri olacaktır.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Bu site Nope Dijital Tarafından Tasarlanmıştır.

bottom of page